ADHD ile yaşamak, beyninin jet hızında uçması ama bazen bir tır gibi ağır ağır ilerlemesi gibi. 10 senedir ilaç kullanıyorum, biraz sakinleştiriyor ama bu sakinlik bazen öyle bir yavaşlama ki, sanki biri jet motoruna zincir takmış gibi hissediyorum. Günlük hayatım mı? Sabah işe gidiyorum, 16:00’da çıkıyorum, ama asıl mesele 16:30’da PC’yi açmamla başlıyor: dersler, projeler, müşterilerle cebelleşme ve geceye kadar süren bir ‘acaba bugün neyi bitiremedim?’ döngüsü. Kısacası leş gibi döngü ama zevkli.
Sabah alarm çalıyor, ama ADHD beynim ‘bi’ 5 dakika daha’ diye pazarlık yapıyor. 5 dakika 10 oluyor, sonra bir bakıyorum saat 08:10, işe 08:30’da başlamam lazım. Yataktan roket gibi kalkıyorum, ama roket dediğim, daha çok yorganla güreşip bir kolum dışarıda sallanırken düşen bir astronot gibi. ‘Nerde bu gömlek?’ diye dolabı karıştırıyorum, bir tane buluyorum ama ütüsüz. ‘Kim görecek ki?’ deyip geçiriyorum üstüme, pantolonumu giyerken bir yandan da ‘kediye mama koydum mu?’ diye düşünüyorum. Tabii ki koymamışım, mutfağa koşuyorum, mama kabını doldururken bir elimle çantamı topluyorum. Çıkarken kapıyı kilitliyorum, ama anahtarı içeride unuttum mu diye paranoya yapıyorum. Geri dönüyorum, kontrol ediyorum, hayır, anahtar cebimde. ADHD sabah klasiği: her şey son dakika, her şey yarım!
"İşe varıyorum, genelde dakik ama sınırda. İş yerimde rahatım, öyle kasmaca yok. Masama oturuyorum, sandalye üstünde biraz yayılıp ‘bugün ne yapacağım?’ diye düşünüyorum. ADHD beynim devredeyken her şey dikkatimi çekiyor: masadaki kalemle oynasam mı, şu dosyaya baksam mı, yoksa su mı alsam? Su almak için kalkıyorum, ama yolda birine ‘nasılsın?’ diyorum, 5 dakika muhabbet dönüyor. Geri dönüyorum, su almışım ama masada başka bir şeyle uğraşırken soğumuş.
"İşler sakin, genelde bir şeyleri kontrol ediyorum, ufak tefek görevler yapıyorum. Ama beynim jet gibi çalışırken bazen komik şeyler oluyor. Mesela bir rapor yazıyorum, tam ortasında aklıma ‘acaba akşam ne yesem?’ geliyor. Raporda ‘etken madde’ yazacakken ‘makarna mı yapsam?’ yazdığımı fark ediyorum. Silip geri dönüyorum, ama içimden ‘makarna fena fikir değil’ diyorum. Saat 16:00’a kadar böyle takılıyorum, rahatım ama beynim hâlâ bir yerlere uçuşuyor."
16:00’da işten çıkıyorum, eve dönüyorum, ama asıl film 16:30’da başlıyor. PC’yi açıyorum, önümde üçlü bir cebelleşme: dersler, projeler ve müşteriler. ADHD beynim jet modunda, her şeye aynı anda dalıyorum. Bir sekmede ders notlarım açık, bir videoyu izliyorum ama yarısında sıkılıp öbür sekmeye geçiyorum: bir proje var, deadline yaklaşıyor, ‘bunu hemen bitireyim’ diyorum. Tam başlıyorum, bir müşteri mesaj atıyor: ‘Şunu acil yapar mısın?’ Hepsini aynı anda yapmaya kalkıyorum tabii.
Ders videosu oynuyor ama sesi kısık, projenin yarısında ‘bu neydi ki?’ diye bakıyorum, müşteriye ‘tabii, hemen!’ yazıyorum ama neyi yapacağımı unutuyorum."Sonra ilacı alıyorum, jet motoru biraz yavaşlıyor. Beynim tır moduna geçiyor, her şey ağır çekimde. Mesela müşteriye cevap yazıyorum, ama o kadar yavaşım ki, ‘sayın’ yazıp 5 dakika düşünüyorum, ‘ne diyordum ben?’ Projedeki bir cümleyi tamamlamak 15 dakika sürüyor, çünkü beynim ‘sakin ol, acele etme’ diye kendi kendine telkin veriyor. Ama bu yavaşlık bazen işime yarıyor: ilacın etkisiyle bir şeye odaklanıyorum, mesela bir kod yazıyorum, bitiriyorum, ‘oha, bu benden mi çıktı?’ diyorum. Tabii bazen de yanlış şeye dalıyorum: ders çalışırken birden klavyenin tozunu almaya başlıyorum, 20 dakika sonra fark ediyorum ki hâlâ not almamışım!"
"Geceye doğru bu maraton devam ediyor. Saat 22:00 oluyor, hâlâ PC başındayım. Bir yandan Discord’da müşteriye ‘yetiştiriyorum’ diyorum, bir yandan ders videosunu ileri sarıyorum, bir yandan da ‘acaba bu projeyi nasıl bitirsem?’ diye düşünüyorum. Beynim ilacın etkisiyle biraz sakin ama hâlâ jetten kalma bir hızda. Multitasking’im tavan yapıyor: bir elimde mouse, bir elimde telefon, kedi miyavlıyor, ben ‘dur bi’ saniye’ diyorum ama kime dediğim belli değil. Gece 01:00’e kadar böyle cebelleşiyorum, sonra yatağa yığılıyorum ama beynim hâlâ ‘yarın şunu yapmalıyım’ diye vır vır ediyor.
ADHD ile bir günüm işte böyle: sabah işe gidip rahat takılıyorum, ama 16:30’dan sonra PC başında tam bir kaos şampiyonu oluyorum. İlaçlar beni biraz frenliyor, ama bazen o fren öyle bir çekiyor ki, ‘kanka, ben bu kadar yavaş biri miydim?’ diye şaşırıyorum. Dersler, projeler, müşteriler derken geceye kadar koşturuyorum, ama bu koşturmada kendime has bir ritmim var. Belki her şeyi zamanında bitiremiyorum, belki çorabımın teki hâlâ kayıp, belki kediye ‘bi’ saniye’ derken kendime diyorum, ama bu benim hayatım: jet hızında, tır gibi, ama kesinlikle sıkıcı değil.
Teşhisi koymuşsun aslında, her şeyi yapmaya çalışmak. Sana bir kitap vermişti bir abin, ona bi' baksan? 😎