Depresyonla Tanıştığımda Her Şey Normal Görünüyordu Ama İçim Çürümeye Başlamıştı
Depresyonun kitap tanımlarında yazmayan bir yüzü var. Bu yazıda kendi yaşadığım süreci, genç bir birey olarak içimde taşıdığım çürümeyi ve bununla yaşamayı öğrenişimi paylaşıyorum. Yalnız değilsin.
Sabahları uyanmak dünyanın en zor işi gibi gelmeye başladığında, önce bunu yorgunluk zannettim. “Az uyudum,” dedim. “İş beni yordu,” dedim. “Kafam dolu,” dedim. Bir noktadan sonra ise artık hiçbir şey dememeye başladım.
Çünkü içimde kelimeler bile kalmamıştı.
Depresyonla tanışmam böyle oldu. Belki de adı depresyondu, belki değildi, o zaman bilmiyordum. Ama bir şey vardı içimde. Gülüyordum ama hissetmiyordum. İnsanların arasında yürüyordum ama orada değildim. Her şeyin ortasında, sadece bir kabuktum. Bu yazıyı yazıyorum çünkü belki sen de benzer bir şey yaşıyorsundur. Ve o zamanlar benim de ihtiyacım olan tek şey, “yalnız değilsin” cümlesiydi.
Depresyon kitaplarda yazdığı gibi değil çünkü ruhun çözümleme algoritması yok
Psikologların, doktorların, makalelerin anlattığı depresyonla, yaşadığın depresyon arasında dağlar kadar fark var. Çünkü onların anlattığı, dışarıdan bakınca düzgün işleyen bir sistem. Ama senin içinden baktığında, hiçbir şey işlemiyor. Gözünü açmak için saatlerce mücadele ediyorsun. O mesajı atmak için 3 gün bekliyorsun. Markete inmek, Everest Dağı’na tırmanmak gibi geliyor.
Ve kimse görmüyor bunu.
Çünkü depresyon çok sessiz. O kadar sessiz ki, çoğu zaman sen bile duyamıyorsun. Sadece yavaş yavaş çürümeye başladığını fark ediyorsun. Zihin çürümesi değil bu, ruhun kokmaya başlıyor. Bir şey oluyor ve sen hâlâ orada oturuyorsun. “Kalkmam lazım” diyorsun ama kalkmıyorsun. “Bir şey yapmam lazım” diyorsun ama yapmıyorsun. Çünkü aslında hiçbir şey yapmak istemiyorsun.
İlk başta bu hissin adı yoktu sadece hissizlik vardı
Benim için en tehlikeli his, mutsuzluk değil, hissizlikti. Ne ağlayabiliyordum ne gülebiliyordum. Çok garipti. Normalde ağlarsın, sonra rahatlar geçer. Gülersin, enerji gelir, geçer. Ama ben hiçbirini yapamıyordum. O yüzden geçmiyordu.
İnsanlar soruyordu: “Nasılsın?”
O kadar ustaca cevaplıyordum ki, kimse anlamıyordu. “İyiyim, iş güç işte.” Klasik. Çünkü depresyonun bir maskesi vardır. Hele gençlerde bu maske çok daha kalındır. Çünkü kimseye gösteremezsin kırıldığını. Zayıf görünmek, artık güçsüz olmak gibi gelir. Herkes savaşırken sen niye düşesin ki?
Ama sonra anladım ki zaten çoktan düşmüşüm.
Gece saat üçte ışığı açık bırakıp uyumaya çalışmak aslında bir çığlıktı
Bu kısmı anlatırken hâlâ zorlanıyorum. Gece yatağa yattığımda, içimde tanımlayamadığım bir sıkışma oluyordu. Karanlık sanki içime doluyordu. O yüzden lambayı kapatamıyordum. Ama lambayı açık bırakmak da çözüm değildi. Bazen saatlerce tavana bakıyordum. Uyuyamamak, düşünmekten daha yıkıcıydı. Çünkü düşünmek seni kemirir ama uyuyamamak seni parça parça yok eder.
O saatlerde Spotify’dan rastgele bir Lo-Fi çalıyordu. Geceleri müzik dinlemek, sigara içmek gibi bir şey. Fayda etmiyor ama vazgeçemiyorsun. O anlar, bir insanın kendine en çok yaklaştığı zamanlar. İnsanın iç sesi en çok gece konuşuyor. Ve bazen o ses “yaşamak istemiyorum” diyebiliyor.
Depresyon bir sona değil bir şekle dönüşüyor
Depresyonu atlatmadım. Sadece onunla yaşamayı öğreniyorum. Bugün hala bazı sabahlar uyanmakta zorlanıyorum. Bazen yemek yemek bile lüks geliyor. Ama artık tanıyorum onu. Eskiden ansızın gelen bir yabancıydı, şimdi ise kapının önünde oturan biri gibi. İçeri girmese de, orada olduğunu biliyorum.
Bu kötü bir şey değil. Bazen bazı duyguları sadece kabul etmek gerekiyor. Geçsin diye değil, sende dursun diye. Çünkü her şeyi düzeltmeye çalışmak da çok yorucu. Her sabah kendine “iyi hissetmeliyim” demek, kendi varlığını inkâr etmek gibi. Bazen sadece “varım” demek yeterli.
Genç yaşta depresyon yaşayanlara birkaç naçizane öneri
Uzman biri değilim. Psikolog değilim. Sadece bu yoldan geçen biriyim. Ama belki aşağıdaki birkaç şey senin işine yarar:
Yazmak: Günlük tutmak, içindeki kelimeleri dışarı çıkartır. Kendi sesini duyarsın.
Sabah güneşi: Güneş ışığı bazen ilaç gibidir. 10 dakika bile olsa dışarı çık.
Telefonu uzaklaştır: Sosyal medya, başkalarının mutlu anlarını sana zorla izlettirir. Ara ver.
Kendine kızma: Kalkamıyorsan, kalkma. Yat. O gün de öyle geçsin. Zorlamadan.
Birine anlat: Gerekirse isimsiz bir forumda. Ama içinde tutma.
Depresyon, tek başına taşıması ağır bir yük. Ama paylaştıkça, biraz olsun hafifliyor. Bu yazıyı okuyan biriysen, bil ki yazarken bile düşündüm: “Acaba beni anlayan olur mu?” Eğer sen anladıysan, ben biraz daha iyiyim demektir.
Not: Bu yazı bir teşhis ya da tedavi önerisi değildir. Kendi deneyimimdir. Uzman desteği almak her zaman değerlidir.
"depresyonu atlatamadim sadece onunla yaşamayı ogreniyorum" bu cümle çok tanıdık.zaman bazen iyilestirmiyor ama hissizlestiriyor.genelde anlatmam pek ama kayboluyor gibi hissediyorum sanki öylesine geçiyor hicbisey yapmak istemiyorum ama birşeyler de yapmalıyım kafamda kavga içindeyim ama ruhum garip bı şekilde sakin bazen yoruluyorum ama toparlanabilecek gücü kendimde bulabildigim zamanlarda oluyor biraz karışık anlatamiyorum da neyse yazdığınız her cümle için teşekkürler,ışık oldu.