Sabah alarmı çaldı.
Cevap: “Siktir git.”
Yani nazikçe erteledim tabii… 17 kez.
Bana göre bu bir kronik yorgunluk sendromu, topluma göre tembellik, doktorlara göre ADHD, anneme göre ise “Bu çocukta bir şey yok, keyfi çalışmıyor.”
Ve bu yazıyı yazmaya çalışırken bile tam üç kez YouTube’da “Batman vs Superman” izledim. İki kez dolaba gittim (aç değilim), bir kez de “başarıya giden yol” diye Google’a yazıp ilk üç sonucu kinle okudum.
Yok ya, sadece beynim sürekli sanki biri “CTRL+TAB” tuşuna basıyor.
Bazen diyorum ki beynimi dışa aktarabilsem, Google Chrome gibi çöker.
35 sekme açık, hepsi yüklenmemiş, birinden Kayra çalıyor, diğerinde “nasıl zengin olunur?” sorusu var.
Araya bir de “ölmeden önce yapılacaklar listesi” giriyor ama spoiler: hiçbirini yapmadım çünkü önce çamaşırları asmam gerekiyordu. 3 gün önce.
Ajandam var.
Renkli kalemlerim var.
Post-it’lerim var.
Ama günün sonunda hepsi bana şöyle bağırıyor:
“Yine mi yapmadın it?”
Ve ben de onlara şöyle cevap veriyorum:
“Ben de sizi seviyorum çocuklar.”
Plan yapmak ADHD’liler için bir tür terapi gibi.
Plan yapınca mutlu oluyoruz, çünkü her şey kontrol altında gibi hissediyoruz.
Ama ertesi gün o planı açınca… kontrol değil, sadece “başarısızlık koleksiyonu” görüyoruz.
Dediler ki “5 dakikayla başla.”
Başladım.
5 dakika geçti.
Aklımda: “Acaba az önce düşündüğüm o utanç verici anı neden 9 yıldır unutmuyorum?”
Yani 5 dakikalık başlangıçlar benim için sadece “nostaljiyle kendi içime gömülme” seansı oluyor.
Ama bazen oluyor.
Gerçekten oluyor.
O beş dakika çalışıyorum, sonrasında 6. dakikada içimdeki ergen çocuk şöyle diyor:
“Helal lan bize.”
Ve gidip kendime ödül olarak 40 dakikalık TikTok molası veriyorum. Denge önemli.
Şaka bir yana…
Hâlâ yaşıyor olmak, hâlâ deniyor olmak, bazen bile bile batıyor olmak ama yine de bir şeyler yapmaya çalışmak…
Bunlar önemli.
Çünkü ADHD’li olmak demek, beyninle sürekli bir pazarlık halinde olmak demek.
“Bak çalışırsak akşam dizi izleriz”
“5 dakika odaklan, sonra istediğin kadar kendini sabote et”
“Bugün hiçbir şey yapmadık ama kendimizi linç etmeden uyuyalım olur mu?”
Ve hâlâ buradayım.
Hâlâ mücadeledeyim.
Yani bu yazıyı buraya kadar okuyabildiysen, sen de muhtemelen benim gibi bir sistem artığısın. Hoş geldin.
Kahve al, sinirlenmeye devam edeceğiz.
Son olarak şunu söylemek istiyorum:
Eğer beynim bir çalışan olsaydı… çoktan kovmuştum.
Ama maalesef o hâlâ içeride kahve içip YouTube açıyor.
Hayatı dalgaya alan eğlenci tarzını sevdim kardeşim. :) Kimse seni anlayamaz. Kolay değil yaşamak. Kimse kolay olduğunu da söylemedi. Herşeye rağmen yine güzel ya. En azından bi tebessüm biraz mutluluk. Belki akşamları arkadaşlara içilen bi bira daha ne beklersinki zaten hayattan. Sevgiler. Emeğine sağlık. :)